8 Nisan 2013 Pazartesi

Büyük Selçuklu Devleti Kuruluşu ve Yükselişi




Kınık boyu Orta Asya'daki Oğuz boylarından biriydi. Selçuk Bey, Oğuz Yabguluğunda subaşı (ordu komutanı) görevindeydi. Selçuk Bey giriştiği taht mücadelesini kaybedince 10. yüzyılın ikinci yarısında ailesi ve ordusu ile birlikte İran yönüne göç ettiler. Samanîler Devleti yıkılınca Selçuk Bey, Müslüman halkıyla birlikte Horasan bölgesine yerleşti. Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler.


Arslan Yabgu
Selçuk Bey














Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. Selçukluların teşkilatlı devlet düzenine girmesi bu döneminde oldu. Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'di. Selçuklular 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler.
Tuğrul bey

1037'de de, bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu.
Mayıs 1040’ta yapılan Dandanakan Savaşı'nda, Büyük Selçuklular Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra Büyük Selçuklu Devleti’nin Harzem ve Horasan'da varlığı kesinlik kazandı.













1041'de Kirman, 1042'de Harzemşahlar ve Kakuveyhîler, Cürcan'da Ziyarîler ve Misafirîler, Hamedan ve İsfahan şehirleri, 1051'de Şiraz'daki Kalicarîler, 1052'de Umman, 1054'te Tebriz'deki Revadîler, Diyarbakır'daki Mervanîler, Hille'deki Mezyedîler, Musul'daki Ukaylîler, 1056'da Huzistan'daki Hezâresbîler ve Büveyhoğulları'nın toprakları Büyük Selçuklu Devleti'ne katıldı. Devletin sınırları, batıda Bizans, güneybatıda Abbasiler, kuzeybatıda Gürcistan topraklarına dayandı.


Çağrı Bey














18 Eylül 1048'de Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda birleşik Bizans-Gürcü ordusuyla yaptığı Pasinler Savaşı'nı kazanan Büyük Selçuklular, Doğu Anadolu içlerine akınlar düzenlemeye başladılar. İslam dünyasının dinsel önderi konumundaki Abbasiler, bu dönemde Bağdat'ı elinde tutan Büveyhilerin siyasal baskısı altındaydı. Tuğrul Bey, Halife Kâim'in çağrısı üzerine 15 Aralık 1055'te Bağdat'a girdi ve Büveyhileri halifeliğin merkezinden çıkardı. Bu olayın ardından Büyük Selçukluların İslam dünyasındaki itibarı arttı.



Sultan Alparslan, Malazgirt Savaşı ve Sonrası


Sultan Alparslan

Tuğrul Bey 1063 yılında öldükten sonra, tahta kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Alparslan geçti. Alparslan Büyük Selçuklu topraklarını daha da genişletti. 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i yenerek tutsak aldı. Malazgirt zaferinin asıl önemi, Anadolu'yu Türklere açmış olmasından gelir. Anadolu içlerine akınlarını sürdüren Büyük Selçuklu komutanları yeni topraklar ele geçirdiler ve bağımsız yeni devletler kurdular.
Alparslan 1072'de ölünce Büyük Selçuklu Devleti’nin başına oğlu Melikşah geçti. 1072-1092 arasında hüküm süren Melikşah dönemi, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemi oldu.

Süleyman Şah komutasında Anadolu'yu fetheden Türk ordusu 1077'de tarihi Hıristiyan şehirlerinden İznik'i alarak Marmara Denizi, 1081'de İzmir'in fethiyle Ege, 1084'te Sinop'u fethiyle Karadeniz kıyılarına ulaştı. Ocak 1085'te Antakya ve 28 Şubat 1087'de Urfa ele geçirildi.
Diğer bölgelerde de seri fetihler devam etti. 1071'de Selçuklu komutanı Atsız Bey Suriye, Lübnan, Kudüs ve Filistin'i fethetti. Ekim 1074'te Akka'yı, 10 Haziran 1076'da bölgenin merkezi Şam'ı Türk topraklarına kattı.
Doğuda ise 1074'te Semerkant fethedilerek Batı Karahanlı Devleti, 1089'da Kaşgar fethedilerek Doğu Karahanlı Devleti Selçuklu tâbiyetine alındı.


Nizamülmülk
Melikşah Büyük Selçuklu Devletinin en parlak döneminin yaşandığı zamandır. Bu önemli devlet adamının 37 yaşındayken 1092 yılında bir saray entrikası neticesinde öldürülmesi Ortadoğu tarihinin yazgısını değiştirebilecek nitelikte bir olaydır. Nitekim dört yıl sonra Anadolu ve Suriye üzerinden Kudüs'e yönlenen I.Haçlı Seferi karşısında derli toplu bir güç bulamadığından başarıya ulaşmış ve iki yüzyıl sürecek Müslüman-Haçlı mücadelesi başlamıştır.




Gerileme, Duraklama ve Dağılma Dönemi
Melikşah'tan sonra sırasıyla başa geçen I. Mahmud (1092-1094), Berkyaruk (1094-1105), Müizzeddin Melikşah (1105-1105) ve Mehmed Tapar (1105-1118) dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti gücünü ve eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirdi. 1118'de tahta çıkan Ahmed Sencer’in ülke topraklarını yeniden birleştirme çabası da başarılı olduysa da devlet hiçbir zaman Melikşah dönemindeki sınırlarına ve otoritesine kavuşamadı. 1128 yılında Doğudaki Doğu ve Batı Karahanlı Devletine boyun eğdiren Karahitaylar Büyük Selçuklu Devleti ile komşu oldular ve Selçuklulara baskı yaratmaya başladılar.


1141 yılında Karahitay ve Selçuklu orduları arasındaki Katvan Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Büyük Selçuklu Devleti hızlı bir dağılma sürecine girdi. Karahitayların devletin en verimli toprakları olan Maveraünnehir'i işgal etmeleri Büyük Selçuklu Devleti'nin ekonomisini ve ordusunu iyice sıkıntıya soktu. Sultan Sencer, giderek artan ekonomik buhran nedeniyle ayaklanan göçebe Oğuzlara 1153'te tutsak düştü. İki yıl sonra kaçarak kurtulduysa da ülkede iktidarını yeniden sağlayamadan 1157’de öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Bu tarihten sonra Büyük Selçukluların toprakları büyük ölçüde Harezmşahların denetimi altına girdi.


Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davranmaya başladılar.
 Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Selçuklu hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha ayakta kalabildi. Ayrıca devletin gerilemesinin sebepleri arasında Haçlı seferleriFâtımîler ile olan çatışmalar, Hasan Sabbah'ın Bâtınîlik propagandaları ve Oğuz boylarının ayaklanmaları sayılabilir. Bunun sonucunda ise Abbâsî halifeleri Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için bir takım çalışmalar yürütmüştür. Bunlar Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olan etkenler ve nedenlerdir. Özet olarak Büyük Selçuklu Devletinin yıkılma nedenleri olarak aşağıdaki nedenler sayılabilir:
·         Merkezi otoritenin zayıflaması
·         Taht kavgaları
·         Oğuz isyanları
·         Haçlı Seferlerinin başlaması
·         Atabeylerin bağımsız hareket etmesi
·         Abbâsî Halifelerinin Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için yürüttüğü bir takım çalışmalar
·         Bâtınîlik hareketleri
·         Fâtımîler ve Şiîlerin yıpratmaları
·         Şehzade ayaklanmaları
·         Katvan mağlubiyeti ve Karahitayların istilası
·         Kötü yönetim
Devlet Yapısı ve Yönetimi
Büyük Selçuklu Devleti’nin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu. Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı. Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devleti’nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu. Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü. Eyaletlerin yönetimi de Melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı. Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre Yabgu deniyordu. İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak "sultan" ünvanı ile anıldılar. Suriye Selçukluları ile Selçuklularına Irak Selçukluları da katıldı. Büyük Selçuklu topraklarına göçen yeni Oğuz boyları da iç düzeni büyük ölçüde sarstılar. Bu karışıklık döneminde Harzemşahlar, Büyük Selçuklu toprakların büyük bölümünü ele geçirdiler. Bir süre daha direnenKirman Selçukluları 1175’te, Irak Selçukluları da 1194’te Oğuzlar ve Harezmşahlar tarafından yıkıldı.
Selçuklu divanı
Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi. Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu. Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu. Hükümdarların danışmanı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı. Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır. Büyük Selçuklu Devletinde devlet işleri "Divan-ı Âlâ" adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı. Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı.

Toprak Yönetimi ve Ordu
Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu. Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise, toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci olarak adlandırılan toprakların geliri de doğrudan devlet hazinesine aktarılıyordu.

Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı. Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu. Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi. Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu. Ayrıca bağlı devletler de savaş zamanlarında sultanın ordusuna asker gönderiyorlardı. Melikşah döneminde orduda 50 bin kadar atlı asker olduğu bilinmektedir. Kısa bir not Türkler yani Selçuklular orduyla iç içe bir toplum oldukları için onlara 'ordu millet’ denirdi.

Toplumsal ve Ekonomik Yaşam
Büyük Selçuklu Devletindeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler. Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı. Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu. Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu. Kentlerdeki tüccar ve esnaf, iş kollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti. Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı.



KÜLTÜR VE MEDENİYET 


Devlet Teşkilatı

Selçuklularda devlet teşkilatını hükümdar atabeylik ve hükumet oluşturmaktadır.
Hükümdar, devletin tek hâkimidir. Atabey, hükümdar çocuklarını yetiştirmekle görevli tecrübeli devlet adamlarıdır.Hükumet, devletin genel işlerinin görüşülüp yürütüldüğü divandır.


Ordu

Karahanlılarda ordu Türklerden Gaznelilerde ise kozmopolit bir yapıdan oluşmaktaydı. Selçuklularda ise ordu teşkilatlı bir yapıdadır.

Ordu teşkilatı
Hassa askerleri
Gulaman-ı saray
Eyalet askerleri
Türkmenler
Sipahiler
Yardımcı kuvvetler ‘den oluşmaktadır
.

Saray Teşkilatı

Saray, sultan ve ailesini yaşadığı bir yer olmanın yanı sıra hükümdarın resmi işlerinin yürüttüğü bir mekândır. Sarayda sultanın resmi ve özel işlerinden sorumlu birçok görevli bulunmaktadır.:
1.emr-i alem
2. emr-i candar(2. a da şapka var)
3. hacibü'l hüccap (hacibüldeki ada şapka var9
4. emir-i çenirir(son ide şapka var)
5. şerabdar-ı has
5. serhenk
6. emir-i ahur (ada şapka
7. emir-i silahdar emir-i meclis

Hukuk Sistemi

Selçuklularda hukuk şeri ve örfi olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Şeri hukuk İslam hukuku örfi hukuk ise kamu hukuku olarak adlandırılır.

Sosyal Hayat
Türk İslam toplumlarında sınıf ayrımı yoktur.
Selçuklularda mülkiyeti devlete ait olan miri topraklar dört bölümde değerlendirilir:
1 has arazi
2 ikta arazi
3 mülk ( hususi) arazi
4 vakıf arazi

İktisadi ve ticari

Selçukluların hâkim olduğu yerler her türlü tarım ürünü yetiştirmeye elverişli topraklara sahipti. Ayrıca ticareti geliştirmek için birçok yollar ve kervansaraylar yapmışlardı. Bu tarım ve ticaretteki faaliyetlerle Selçuklu ekonomisi hızla gelişmiştir
devletin gelir kaynakları haraç, öşür, iltizam, ganimet, komşu devletlerin hediye ve yıllıklarıdır.

İlim

Selçuklular bilimin gelişmesi için her tarafta medrese tekke ve zaviyeler inşa etmişlerdir. Bu merkezlerde Ömer Hayyam, Muhammed Beyhaki, Ahmet Tusi Ezraki
gibi önemli bilim insanları yetişmiş ve önemli eserler vermişlerdir. 
Bu dönemde rasathaneler kurularak gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve celali takvim hazırlandı.

Dil ve Edebiyat

Selçuklularda Farsça ön plandadır. Selçuklularda resmi yazı dili farsça olmuştur. Bilim dili olarak da Arapça kullanılmıştır.

Mimarlık ve Sanat

Selçuklularda saray, medrese, cami, mescit, kümbet, kervansaray, külliye, hamam, köprü, Selçuklu mimari eserlerini oluşturur. Tuğrul beyin defnedildiği kümbeti Tuğrul ile Isfahan hemedan ve Mervdeki diğer sultanlara ait türbeler Selçuklu mimarisinin en önemli eserlerindendir.


Bilim ve Sanat

        Anadolu   Selçuklu  sultanları  bilim  adamlarına, yazar  ve  şairlere  çok  değer  verirlerdi. Onlara destek    olurlardı. Bu  dönemde  Mısır, Suriye, İran, Irak  gibi  ülkelerden  pek  çok  bilim  adamı Anadolu'ya  getirilirdi. Onların  çalışmalarından  yararlanılırdı.
 
        Medreseler o  dönemin  en  önemli   eğitim, öğretim  ve  bilim  kurumlarıydı. Burada dini  bilgilerin  yanında    matematik, tıp, felsefe  ve  gök  bilimiyle ilgili  dersler   de okutulurdu.
 
        Türkler, Anadolu’ya  yerleştikten  sonra  hemen  bayındırlık  işlerine  giriştiler. Saraylar, camiler, mescitler, medreseler  imaretler, hastahaneler, kervansaraylar, hamamlar, surlar, kaleler  ve  tersaneler  yaptırdılar. Yaptırılan  çok  sayıdaki   eser, dini  ve  sosyal   alanlarda  halka  hizmet  verdi. Bu  yapıların  kapıları, pencereleri, kubbeleri  çok  güzel  çiniler, taş  ve  tahta  oymalar, kabartma  yazılar  ve  nakışlarla  süslendi.


Konya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Ahlat, Divriği, Tokat, Malatya, şehirlerinde  Selçuklulardan  kalma    pek  çok  mimari  eser  bulunmaktadır. Konya'da  İnce  Minare  Medresesi  ve    Karatay  Medresesi, Konya   ile Aksaray  arasında  bulunan  Sultan  Hanı, Sivas’ta  Gök Medrese, Kayseri’de  Ulu camii, Darüşşifa ( hastahane ) ,
Divriği'de  Ulu camii, Erzurum’da  Çifte   Minare, Alanya’da ( Alaiye ) Kızılkule ve  tersane  bu  dönemden kalan   en  önemli   eserlerin  başlıcalarıdır. Selçuklulardan  heykel     ve  resimler   de  kalmıştır. Halıcılık ve maden  işçiliğinde  de  ileri   gidilmiştir.

Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler. Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir. Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır. Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu.

Büyük Selçuklu Tarihi Boyu Hükümdarların Soy ağaçları