Kınık boyu Orta Asya'daki Oğuz boylarından biriydi. Selçuk Bey, Oğuz
Yabguluğunda subaşı (ordu komutanı) görevindeydi. Selçuk Bey giriştiği taht
mücadelesini kaybedince 10. yüzyılın ikinci yarısında ailesi ve ordusu ile
birlikte İran yönüne göç ettiler. Samanîler
Devleti yıkılınca Selçuk Bey, Müslüman halkıyla birlikte Horasan bölgesine
yerleşti. Selçuk Bey'in 1009'da
ölümünden sonra daha da güneye indiler.
Selçuk Bey
Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. Selçukluların teşkilatlı devlet
düzenine girmesi bu döneminde oldu. Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'di. Selçuklular 1035'te büyük
bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler.
Tuğrul bey
1037'de de, bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey
sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece
kurulmuş oldu.
Mayıs 1040’ta yapılan Dandanakan
Savaşı'nda, Büyük Selçuklular
Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra Büyük Selçuklu
Devleti’nin Harzem ve Horasan'da varlığı kesinlik kazandı.
1041'de Kirman, 1042'de Harzemşahlar ve Kakuveyhîler, Cürcan'da Ziyarîler ve Misafirîler, Hamedan ve İsfahan şehirleri, 1051'de Şiraz'daki Kalicarîler, 1052'de Umman, 1054'te Tebriz'deki Revadîler, Diyarbakır'daki Mervanîler, Hille'deki
Mezyedîler, Musul'daki
Ukaylîler, 1056'da Huzistan'daki Hezâresbîler ve Büveyhoğulları'nın toprakları Büyük Selçuklu Devleti'ne katıldı. Devletin
sınırları, batıda Bizans,
güneybatıda Abbasiler, kuzeybatıda Gürcistan topraklarına dayandı.
Çağrı Bey
18 Eylül 1048'de Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda birleşik Bizans-Gürcü ordusuyla yaptığı Pasinler
Savaşı'nı kazanan Büyük
Selçuklular, Doğu Anadolu içlerine akınlar düzenlemeye başladılar. İslam dünyasının dinsel önderi konumundaki Abbasiler, bu dönemde Bağdat'ı elinde tutan Büveyhilerin siyasal baskısı altındaydı. Tuğrul Bey, Halife Kâim'in
çağrısı üzerine 15 Aralık 1055'te Bağdat'a girdi ve Büveyhileri halifeliğin merkezinden çıkardı. Bu
olayın ardından Büyük Selçukluların İslam dünyasındaki itibarı arttı.
Tuğrul Bey 1063 yılında öldükten sonra, tahta
kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Alparslan geçti. Alparslan Büyük Selçuklu topraklarını daha da genişletti. 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i yenerek tutsak aldı. Malazgirt zaferinin asıl önemi, Anadolu'yu Türklere açmış olmasından gelir. Anadolu içlerine
akınlarını sürdüren Büyük Selçuklu komutanları yeni topraklar ele geçirdiler ve
bağımsız yeni devletler kurdular.
Alparslan 1072'de ölünce Büyük Selçuklu
Devleti’nin başına oğlu Melikşah geçti. 1072-1092 arasında hüküm süren Melikşah
dönemi, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemi oldu.
Süleyman Şah komutasında Anadolu'yu
fetheden Türk ordusu 1077'de tarihi Hıristiyan şehirlerinden İznik'i alarak Marmara Denizi, 1081'de İzmir'in fethiyle Ege, 1084'te Sinop'u fethiyle Karadeniz kıyılarına ulaştı. Ocak 1085'te Antakya ve 28 Şubat 1087'de Urfa ele geçirildi.
Diğer bölgelerde de
seri fetihler devam etti. 1071'de Selçuklu komutanı Atsız
Bey Suriye, Lübnan, Kudüs ve Filistin'i
fethetti. Ekim 1074'te Akka'yı,
10 Haziran 1076'da bölgenin merkezi Şam'ı
Türk topraklarına kattı.
Doğuda ise 1074'te Semerkant fethedilerek Batı
Karahanlı Devleti, 1089'da Kaşgar fethedilerek Doğu
Karahanlı Devleti Selçuklu tâbiyetine
alındı.
Melikşah Büyük Selçuklu Devletinin en
parlak döneminin yaşandığı zamandır. Bu önemli devlet adamının 37 yaşındayken 1092 yılında bir saray entrikası neticesinde öldürülmesi Ortadoğu
tarihinin yazgısını değiştirebilecek nitelikte bir olaydır. Nitekim dört yıl
sonra Anadolu ve Suriye üzerinden Kudüs'e yönlenen I.Haçlı
Seferi karşısında derli toplu
bir güç bulamadığından başarıya ulaşmış ve iki yüzyıl sürecek Müslüman-Haçlı
mücadelesi başlamıştır.
Gerileme, Duraklama ve Dağılma Dönemi
Melikşah'tan sonra sırasıyla başa geçen I. Mahmud (1092-1094), Berkyaruk (1094-1105), Müizzeddin Melikşah (1105-1105) ve Mehmed Tapar (1105-1118) dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti gücünü ve
eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirdi. 1118'de tahta
çıkan Ahmed Sencer’in ülke topraklarını yeniden birleştirme çabası da
başarılı olduysa da devlet hiçbir zaman Melikşah dönemindeki sınırlarına ve
otoritesine kavuşamadı. 1128 yılında Doğudaki Doğu ve Batı Karahanlı Devletine boyun
eğdiren Karahitaylar Büyük Selçuklu Devleti ile komşu oldular ve
Selçuklulara baskı yaratmaya başladılar.
1141 yılında Karahitay ve Selçuklu
orduları arasındaki Katvan Savaşı'nda
yenilgiye uğrayan Büyük Selçuklu Devleti hızlı bir dağılma sürecine girdi.
Karahitayların devletin en verimli toprakları olan Maveraünnehir'i işgal etmeleri Büyük Selçuklu Devleti'nin ekonomisini ve ordusunu iyice sıkıntıya soktu. Sultan Sencer, giderek
artan ekonomik buhran nedeniyle ayaklanan göçebe Oğuzlara 1153'te tutsak düştü. İki yıl sonra kaçarak kurtulduysa da
ülkede iktidarını yeniden sağlayamadan 1157’de öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Bu
tarihten sonra Büyük Selçukluların toprakları büyük ölçüde Harezmşahların denetimi altına girdi.
Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız
davranmaya başladılar.
Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Selçuklu
hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha
ayakta kalabildi. Ayrıca devletin gerilemesinin sebepleri arasında Haçlı seferleri, Fâtımîler ile olan çatışmalar, Hasan Sabbah'ın Bâtınîlik propagandaları ve Oğuz boylarının ayaklanmaları sayılabilir. Bunun sonucunda
ise Abbâsî halifeleri Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için bir takım
çalışmalar yürütmüştür. Bunlar Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olan
etkenler ve nedenlerdir. Özet olarak Büyük Selçuklu Devletinin yıkılma
nedenleri olarak aşağıdaki nedenler sayılabilir:
·
Merkezi
otoritenin zayıflaması
·
Taht
kavgaları
·
Oğuz
isyanları
·
Haçlı
Seferlerinin başlaması
·
Atabeylerin
bağımsız hareket etmesi
·
Abbâsî
Halifelerinin Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için yürüttüğü bir takım
çalışmalar
·
Bâtınîlik
hareketleri
·
Fâtımîler ve
Şiîlerin yıpratmaları
·
Şehzade
ayaklanmaları
·
Katvan
mağlubiyeti ve Karahitayların istilası
·
Kötü yönetim
Devlet Yapısı ve Yönetimi
Büyük Selçuklu Devleti’nin örgütlenme
biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu. Hint-İran devlet
anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin
etkisi vardı. Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu
Devleti’nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu. Bundan dolayı
Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü. Eyaletlerin yönetimi de Melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine
bırakılmıştı. Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre Yabgu deniyordu. İslam dininin benimsenmesinden sonra,
hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak "sultan" ünvanı ile anıldılar. Suriye Selçukluları ile Selçuklularına Irak Selçukluları da katıldı. Büyük Selçuklu
topraklarına göçen yeni Oğuz boyları da iç düzeni büyük ölçüde sarstılar. Bu karışıklık döneminde Harzemşahlar, Büyük Selçuklu toprakların büyük bölümünü ele geçirdiler. Bir süre daha
direnenKirman Selçukluları 1175’te, Irak Selçukluları da 1194’te Oğuzlar ve Harezmşahlar tarafından yıkıldı.
Selçuklu divanı
Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi.
Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu. Ayrıca
sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu. Hükümdarların danışmanı
konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı. Alp Arslan döneminde bu
göreve getirilen Nizamülmülk,
İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet
yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. Nizamülmülk,
devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır. Büyük Selçuklu Devletinde devlet
işleri "Divan-ı Âlâ" adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara
bağlanırdı. Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı. Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde
de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı.
Toprak Yönetimi ve Ordu
Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen
bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri
gelenlere veriliyordu. Bu usulle verilen topraklar has, ikta
ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has
toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise,
toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş
zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci olarak adlandırılan toprakların
geliri de doğrudan devlet hazinesine aktarılıyordu.
Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk
tarafından yeniden yapılandırıldı. Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan
sürekli bir ordu kurdu. Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve
bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi. Savaş sırasında
asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu. Ayrıca
bağlı devletler de savaş zamanlarında sultanın ordusuna asker gönderiyorlardı.
Melikşah döneminde orduda 50 bin kadar atlı asker olduğu bilinmektedir. Kısa
bir not Türkler yani Selçuklular orduyla iç içe bir toplum oldukları için
onlara 'ordu millet’ denirdi.
Toplumsal ve Ekonomik Yaşam
Büyük Selçuklu Devletindeki Oğuz boyları
ve başka bazı topluluklar göçebeydiler. Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla
sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı.
Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu. Yerleşik nüfus ise
çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu. Kentlerdeki tüccar ve esnaf, iş kollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti. Merkezi devlette görevli
memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı.
Selçuk Bey |
Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. Selçukluların teşkilatlı devlet düzenine girmesi bu döneminde oldu. Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'di. Selçuklular 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler.
Tuğrul bey |
1041'de Kirman, 1042'de Harzemşahlar ve Kakuveyhîler, Cürcan'da Ziyarîler ve Misafirîler, Hamedan ve İsfahan şehirleri, 1051'de Şiraz'daki Kalicarîler, 1052'de Umman, 1054'te Tebriz'deki Revadîler, Diyarbakır'daki Mervanîler, Hille'deki Mezyedîler, Musul'daki Ukaylîler, 1056'da Huzistan'daki Hezâresbîler ve Büveyhoğulları'nın toprakları Büyük Selçuklu Devleti'ne katıldı. Devletin sınırları, batıda Bizans, güneybatıda Abbasiler, kuzeybatıda Gürcistan topraklarına dayandı.
Çağrı Bey |
18 Eylül 1048'de Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda birleşik Bizans-Gürcü ordusuyla yaptığı Pasinler Savaşı'nı kazanan Büyük Selçuklular, Doğu Anadolu içlerine akınlar düzenlemeye başladılar. İslam dünyasının dinsel önderi konumundaki Abbasiler, bu dönemde Bağdat'ı elinde tutan Büveyhilerin siyasal baskısı altındaydı. Tuğrul Bey, Halife Kâim'in çağrısı üzerine 15 Aralık 1055'te Bağdat'a girdi ve Büveyhileri halifeliğin merkezinden çıkardı. Bu olayın ardından Büyük Selçukluların İslam dünyasındaki itibarı arttı.
Gerileme, Duraklama ve Dağılma Dönemi
Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davranmaya başladılar.
Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Selçuklu hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha ayakta kalabildi. Ayrıca devletin gerilemesinin sebepleri arasında Haçlı seferleri, Fâtımîler ile olan çatışmalar, Hasan Sabbah'ın Bâtınîlik propagandaları ve Oğuz boylarının ayaklanmaları sayılabilir. Bunun sonucunda ise Abbâsî halifeleri Selçuklu egemenliğinden kurtulmak için bir takım çalışmalar yürütmüştür. Bunlar Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olan etkenler ve nedenlerdir. Özet olarak Büyük Selçuklu Devletinin yıkılma nedenleri olarak aşağıdaki nedenler sayılabilir:
Selçuklu divanı |
KÜLTÜR
VE MEDENİYET
Devlet Teşkilatı
Selçuklularda devlet teşkilatını hükümdar atabeylik ve hükumet oluşturmaktadır.
Hükümdar, devletin tek hâkimidir.
Atabey, hükümdar çocuklarını yetiştirmekle görevli tecrübeli devlet
adamlarıdır.Hükumet, devletin genel işlerinin görüşülüp yürütüldüğü divandır.
Ordu
Karahanlılarda ordu Türklerden Gaznelilerde ise kozmopolit bir yapıdan
oluşmaktaydı. Selçuklularda ise ordu teşkilatlı bir yapıdadır.
Ordu teşkilatı
Hassa askerleri
Gulaman-ı saray
Eyalet askerleri
Türkmenler
Sipahiler
Yardımcı kuvvetler ‘den oluşmaktadır.
Saray Teşkilatı
Saray, sultan ve ailesini yaşadığı bir yer olmanın yanı sıra hükümdarın resmi
işlerinin yürüttüğü bir mekândır. Sarayda sultanın resmi ve özel işlerinden
sorumlu birçok görevli bulunmaktadır.:
1.emr-i alem
2. emr-i candar(2. a da şapka var)
3. hacibü'l hüccap (hacibüldeki ada şapka var9
4. emir-i çenirir(son ide şapka var)
5. şerabdar-ı has
5. serhenk
6. emir-i ahur (ada şapka
7. emir-i silahdar emir-i meclis
Hukuk Sistemi
Selçuklularda hukuk şeri ve örfi olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Şeri hukuk İslam hukuku örfi hukuk ise kamu hukuku olarak adlandırılır.
Sosyal Hayat
Türk İslam toplumlarında
sınıf ayrımı yoktur.
Selçuklularda mülkiyeti devlete ait olan miri topraklar dört bölümde değerlendirilir:
İktisadi ve ticari
Selçukluların hâkim olduğu yerler her türlü tarım ürünü yetiştirmeye elverişli
topraklara sahipti. Ayrıca ticareti geliştirmek için birçok yollar ve
kervansaraylar yapmışlardı. Bu tarım ve ticaretteki faaliyetlerle Selçuklu
ekonomisi hızla gelişmiştir
devletin gelir kaynakları haraç, öşür, iltizam, ganimet, komşu devletlerin
hediye ve yıllıklarıdır.
İlim
Selçuklular bilimin gelişmesi için her tarafta medrese tekke ve zaviyeler inşa etmişlerdir.
Bu merkezlerde Ömer Hayyam, Muhammed Beyhaki, Ahmet Tusi Ezraki
gibi önemli bilim insanları yetişmiş ve önemli eserler vermişlerdir.
Bu dönemde rasathaneler kurularak gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve
celali takvim hazırlandı.
Dil ve Edebiyat
Selçuklularda Farsça ön plandadır. Selçuklularda resmi yazı dili farsça
olmuştur. Bilim dili olarak da Arapça kullanılmıştır.
Mimarlık ve Sanat
KÜLTÜR VE MEDENİYET
Devlet Teşkilatı
Selçuklularda devlet teşkilatını hükümdar atabeylik ve hükumet oluşturmaktadır.
Hükümdar, devletin tek hâkimidir.
Atabey, hükümdar çocuklarını yetiştirmekle görevli tecrübeli devlet
adamlarıdır.Hükumet, devletin genel işlerinin görüşülüp yürütüldüğü divandır.
Ordu
Karahanlılarda ordu Türklerden Gaznelilerde ise kozmopolit bir yapıdan
oluşmaktaydı. Selçuklularda ise ordu teşkilatlı bir yapıdadır.
Ordu teşkilatı
Hassa askerleri
Gulaman-ı saray
Eyalet askerleri
Türkmenler
Sipahiler
Yardımcı kuvvetler ‘den oluşmaktadır.
Hassa askerleri
Gulaman-ı saray
Eyalet askerleri
Türkmenler
Sipahiler
Yardımcı kuvvetler ‘den oluşmaktadır.
Saray Teşkilatı
Saray, sultan ve ailesini yaşadığı bir yer olmanın yanı sıra hükümdarın resmi
işlerinin yürüttüğü bir mekândır. Sarayda sultanın resmi ve özel işlerinden
sorumlu birçok görevli bulunmaktadır.:
1.emr-i alem
2. emr-i candar(2. a da şapka var)
3. hacibü'l hüccap (hacibüldeki ada şapka var9
4. emir-i çenirir(son ide şapka var)
5. şerabdar-ı has
5. serhenk
6. emir-i ahur (ada şapka
7. emir-i silahdar emir-i meclis
1.emr-i alem
2. emr-i candar(2. a da şapka var)
3. hacibü'l hüccap (hacibüldeki ada şapka var9
4. emir-i çenirir(son ide şapka var)
5. şerabdar-ı has
5. serhenk
6. emir-i ahur (ada şapka
7. emir-i silahdar emir-i meclis
Hukuk Sistemi
Selçuklularda hukuk şeri ve örfi olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Şeri hukuk İslam hukuku örfi hukuk ise kamu hukuku olarak adlandırılır.
Şeri hukuk İslam hukuku örfi hukuk ise kamu hukuku olarak adlandırılır.
Sosyal Hayat
Türk İslam toplumlarında
sınıf ayrımı yoktur.
Selçuklularda mülkiyeti devlete ait olan miri topraklar dört bölümde değerlendirilir:
Selçuklularda mülkiyeti devlete ait olan miri topraklar dört bölümde değerlendirilir:
İktisadi ve ticari
Selçukluların hâkim olduğu yerler her türlü tarım ürünü yetiştirmeye elverişli
topraklara sahipti. Ayrıca ticareti geliştirmek için birçok yollar ve
kervansaraylar yapmışlardı. Bu tarım ve ticaretteki faaliyetlerle Selçuklu
ekonomisi hızla gelişmiştir
devletin gelir kaynakları haraç, öşür, iltizam, ganimet, komşu devletlerin hediye ve yıllıklarıdır.
devletin gelir kaynakları haraç, öşür, iltizam, ganimet, komşu devletlerin hediye ve yıllıklarıdır.
İlim
Selçuklular bilimin gelişmesi için her tarafta medrese tekke ve zaviyeler inşa etmişlerdir.
Bu merkezlerde Ömer Hayyam, Muhammed Beyhaki, Ahmet Tusi Ezraki
gibi önemli bilim insanları yetişmiş ve önemli eserler vermişlerdir.
Bu dönemde rasathaneler kurularak gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve celali takvim hazırlandı.
gibi önemli bilim insanları yetişmiş ve önemli eserler vermişlerdir.
Bu dönemde rasathaneler kurularak gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve celali takvim hazırlandı.
Dil ve Edebiyat
Selçuklularda Farsça ön plandadır. Selçuklularda resmi yazı dili farsça
olmuştur. Bilim dili olarak da Arapça kullanılmıştır.
Mimarlık ve Sanat
Bilim ve Sanat
Anadolu Selçuklu sultanları bilim adamlarına,
yazar ve şairlere çok değer verirlerdi. Onlara
destek olurlardı. Bu dönemde Mısır, Suriye, İran,
Irak gibi ülkelerden pek çok bilim adamı
Anadolu'ya getirilirdi. Onların çalışmalarından yararlanılırdı.
Medreseler o dönemin en önemli eğitim, öğretim
ve bilim kurumlarıydı. Burada dini bilgilerin
yanında matematik, tıp, felsefe ve gök
bilimiyle ilgili dersler de okutulurdu.
Türkler, Anadolu’ya yerleştikten sonra hemen
bayındırlık işlerine giriştiler. Saraylar, camiler, mescitler,
medreseler imaretler, hastahaneler, kervansaraylar, hamamlar, surlar,
kaleler ve tersaneler yaptırdılar. Yaptırılan çok
sayıdaki eser, dini ve sosyal
alanlarda halka hizmet verdi. Bu yapıların kapıları,
pencereleri, kubbeleri çok güzel çiniler, taş ve
tahta oymalar, kabartma yazılar ve nakışlarla süslendi.
Konya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Ahlat, Divriği, Tokat, Malatya, şehirlerinde Selçuklulardan kalma pek çok mimari eser bulunmaktadır. Konya'da İnce Minare Medresesi ve Karatay Medresesi, Konya ile Aksaray arasında bulunan Sultan Hanı, Sivas’ta Gök Medrese, Kayseri’de Ulu camii, Darüşşifa ( hastahane ) ,
Konya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Ahlat, Divriği, Tokat, Malatya, şehirlerinde Selçuklulardan kalma pek çok mimari eser bulunmaktadır. Konya'da İnce Minare Medresesi ve Karatay Medresesi, Konya ile Aksaray arasında bulunan Sultan Hanı, Sivas’ta Gök Medrese, Kayseri’de Ulu camii, Darüşşifa ( hastahane ) ,
Divriği'de
Ulu camii, Erzurum’da Çifte Minare, Alanya’da ( Alaiye ) Kızılkule
ve tersane bu dönemden kalan en
önemli eserlerin başlıcalarıdır. Selçuklulardan
heykel ve resimler de kalmıştır.
Halıcılık ve maden işçiliğinde de ileri gidilmiştir.
Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler. Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir. Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır. Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu.